DÖRT FARKLI HİKÂYE #BİRİNCİSİ#

ZAFER SÖĞÜTLÜ

dort-farkli-hikaye

GİRİŞ

Yaşamın tamamını oluşturan dört farklı zihin Dünyası vardır. Bunların tamamı iç içe girift bir biçimde yaşamın tamamını (kendisini) oluştururlar.

Birinci Dünya’da muktedirler(Müstekbirler, tağutlar, kapitalistler, baronlar, çağdaş firavunlar) vardır. Mutlak(kendilerince) iktidar(!) sahibidirler.

İkinci Dünya, muktedirlerin kendileri için oluşturduğu rahat, tozpembe dünyada mutlu mes’ud yaşayan, yaşamlarını hiç sorgulamayan, sadece sarf malzemesi olan, besleme, damızlık insanlar vardır. (Köleden de aşağı gönüllü köleler.)

Üçüncü Dünya’nın insanları Birinci ve İkinci Dünya’nın farkında ancak duruma müdahil olmayan insanların Dünya’sıdır.

Dördüncü Dünya’nın insanları, dört ayrı savaşı olan insanlardır. Bu Dünya dört ayrı savaşın dünyasıdır. Bunlardan birincisi Birinci Dünya ile olan savaştır ki, bu kendisi için en riskli savaştır. Çünkü mutlak olmasa da gücü elinde bulundurur. Elindeki güç Hakk’tan değil, beslediği kalabalıklardan gelmektedir.

İkinci savaşını ‘İkinci Dünya’ insanına karşı verir. Ölü toprağı canlandırmak gibidir. Aslen hayatları ellerinden alınmış insanları uyandırmak, hayata yeniden kazandırmaktır.

Üçüncü savaşı, ilk iki savaşı kadar zor, ancak daha yorucu, daha sinir bozucu ve yıpratıcı bir savaştır. Her türlü ihanetin, alçaklığın, hilenin, kalleşliğin olduğu bir savaştır. Kötülüğe şahid olup ses çıkarmayanların Dünya’sıdır burası.

Dördüncü Dünya’nın en zor savaşı kendi dünyasıyla olan savaşıdır. Dehşete yangının ortasında kalmış pervaneler gibidir/ler. Anlaşılmazlıkları.. dışlanmışlıkları.. ayrı bir zihin savaşıdır. Ayrı bir nefs savaşıdır. Paramparça, bölük pörçüktür.

Birinci Hikâye

Diğer üç dünyanın anlaşılırlığına ve anlatılırlığına nispetle Birinci Dünya’nın anlaşılıp anlatılması daha güçtür. Çünkü Birinci Dünya’nın perdeleri vardır, gizemi vardır. Puslu ve bulanıktır.

Birinci Dünya kendini gizler. Kendini gizleyecek özel aygıtları vardır.   … kendisi için savaşan yel değirmenleri vardır. Bütün yaşamını bu perdeler ve değirmenler arkasında geçirir.

Diğer Dünyalardan kendisine yapılacak her türlü girişim, bu değirmenler tarafından öğütülerek, kendisine lüks ve konforlu bir yaşam için gerekli kaynağı sağlar.

Birinci Dünya’yı kendi içinden kendi ağzından anlatmak mümkün değildir. Çünkü herkes Birinci Dünya insanı olamaz. Diğer Dünyalara gizli ve kapalıdır.

(Birinci Dünya’nın) Gerçek yüzünü gizlemek, kendini güzel ve haklı göstermek için ürettiği aygıtlarla beraber, geliştirdiği birçok fikir, fikir akımları, düşünce, ideolojileri vardır. Aynı zamanda bu aygıtlar diğer Dünyalarda olup biten her şeyden kendisini haberdar etmeye ve gerektiğinde müdahil olmaya yarar.

Geliştirdiği bu aygıtlar ve gücü sayesinde fikirlerini sorgulanamaz kılar.

Birinci Dünya’nın fikir, taktik strateji, ideoloji, paradigma üretme yeteneği vardır. Ürettiği tüm bu Dünya görüşü, yaşam tarzı, yönetim biçimlerini yine bu aygıtlar sayesinde diğer Dünyalara empoze edilir, dikte edilir ve gerektiği hallerde zorbalıkla kabul ettirilir.

Birinci Dünya insanının hem kendini, hem fikirlerini, hem de kullandığı aygıtlarını diğer Dünyalara güzel gösterme çabası vardır. Dışarıya pazarladığı fikirlerini aygıtlarını mutlak doğrular, mutlak iyiler olarak empoze eder. Bunu yapmak zorundadır çünkü yaşadığı bu konforlu hayat tarzını devam ettirebilmesi buna bağlıdır. Bunun bilincindedir. Bütün plan ve programlarını bu minval üzere yapar.

Birinci Dünya’nın kullandığı en başat aygıt devletlerdir. Devlerler diğer tüm aygıtların kullanımında, organizasyonunda en önemli ve en büyük işleve sahiptirler. Özellikle İkinci Dünya’nın yapılandırılmasında, en verimli şekilde kullanıma hazırlanmasında hem asli hem fonksiyonel görev ve faaliyetleri vardır. Toplumun, ekonomik, içtimai, hukuki, kültürel yapısının şekillendirilmesinde kullanılan tüm aygıtların organizasyonunu devletler yapar. Mevcut paradigmanın sistematiğine uymayan devletlere yine devlet içinden yada dışından bir takım aygıtlarla ayar verilir. Bazı ayarsızlıklar hükümetlerin değiştirilmesiyle giderilir. Tüm bu müdahelelere rağmen ayar tutmayan devletler lâv edilerek yerine yenisi kurulur.

Birinci Dünya için (bu arada siz onlara müstekbirler, tağutlar, kapitalistler, baronlar, modern firavunlar da diye bilirsiniz.) devletlerin yönetim biçimleri, (demokrasi, teokrasi, oligarşi vs) hükmetme biçimleri ( partili partisiz, hükümetli hükümetsiz, askeri, diktatör vs.) hiç önemli değildir. Onlar için önemli olan bu devletlerin kendilerine gerekli olan insan kaynağını (gönüllü köle) sağlamasıdır. Bu Dünya’ya ait insanlar için Devletlerin dinlerinin, mezheplerinin, meşreplerinin, ırklarının hiç bir ehemmiyeti yoktur. Yeter ki onlar (gönüllü köleler) kendilerinin koymuş olduğu kurallara, hayat biçimine uysunlar. Öyle muazzam bir sistem kurmuşlardır ki, gönüllü kölelerini herhangi bir şeye zorlamalarına gerek yoktur, onlar (gönüllü köleler) zaten buna razıdırlar. Zaten isimleri de sıfatlarıyla müsemma: “Gönüllü Köleler”. Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki, kraldan çok kralcıdır. Kendisi için oluşturulan ortama o kadar alışmıştır. Hiçbir şeyden rahatsızlık duymaz ve kimsenin rahatını bozmasını istemez. Herkesten fazla savunur, kendisini köle edinenen sistemi.

Yani Birinci Hikâye’mizde anlatmaya çalıştığımız Birinci Dünya İnsanının kullandığı aygıtlar o kadar çok ve o kadar sistemli çalışır ki, bunları tanımlamak ve aralarındaki işlikileri anlatmak epey zaman ve mesai isteyen bir iş.  İşte bu amaçla başladık yazımıza ve tüm bu aygıtların önce genel çerçevesini çizmek daha sonra ilişkiler ağını ve detayları yazmak niyetindeyim.

Bu yazıyı bir giriş yazısı olarak kabul edelim. Hikâyemizde ele alacağımız çok sayıda kavram var. Bir kavram kargaşası yaşamamak için bunu sistematize etmemiz gerekiyor. Birinci Dünya’nın insanını anlatırken kullandığımız bazı kelime ve kavramların açılımını daha sonraki yazılara bırakıyorum. Aynı zamanda Birinci Dünya’nın kullandığı aygıtların açılımlarını da sonraki yazılara bırakıyorum.

Burada konuya giriş yapılabilmesi için Birinci Dünya’nın kullandığı bir numaralı aygıt olan devletlerden kısaca bahsettik. Bu konunun devamını da sonraki yazılarımıza bırakacağız.

Biz şimdi genel çerçeve olarak Birinci Dünya için en elzem ve stratejik öneme sahip ikinci bir aygıttan bahsedeceğiz.

MEDYA

Hepimizin bir yada birkaç yönüyle bildiği medyayı Birinci Dünya açısından şöyle bir değerlendirmeye alacağız. Konunun çok fazla teknik yönüne girmeden bir aygıt olarak ‘medya’ Birinci Dünya insanı için nasıl bir işlerliğe sahip onu anlamaya ve anlatmaya çalışacağız.

Yazımızın başında Birinci Dünya insanının kendini gizlemeye veya süslü ve güzel göstermeye çalıştığından bahsetmiştik. Bir de kendisi dışındaki Dünya’ları yine kendi ideallerine uygun tasarlama çabası içinde olduklarını da söylemiştik. İşte tüm bunlar bizim keyifle izlediğimiz, takip ettiğimiz ‘medya’, yani tv ler, bilgisayarlar, internet siteleri, cep telefonları vs. sayesinde olur. Bizler için birer eğlence kaynağı bütün bu modern oyuncaklar, onları bize sunanlar için (bizi avutmaları açısından) hayati değere sahiptir. Bu oyuncaklar sayesinde düşüncesizleştirilen, metalaştırılan, nesnelleştirilen insanlar, artık güdülenmeye, onların (B.D.İ) istek ve arzuları doğrultusunda kanalize edilmeye, adeta kendisi oyuncak olmaya mahkûmdur.

Şimdi diye biliriz ki “-Biz tv lerde bunları değil de ‘Haber’ ve ‘Tartışma’ programlarını izliyoruz” Ancak izlediğimiz tüm tv kanallarının haber kaynaklarının yine bu kesim (Müstekbirler) tarafından denetlendiğini bilmeliyiz. Dünya üzerindeki tüm gelişmeleri önce kendilerinde toplanmasını sağlarlar, daha sonra bu gelişmelerin kendilerine faydalı taraflarını ve zararlı taraflarını tartışırlar. Kendileri için faydalı olan ve topluma duyurulması gereken tüm olayları, haberleri haber ajanslarına servis ederler. Hatta biraz daha detayla şunu söyleyebiliriz, Dünyada tüm yerel haber kanallarına ve ajanslarına haberciliğin nasıl yapılacağını onlar öğretmişlerdir. Bu işin kurallarını da onlar koymuşlardır aslında. Bu işlerin nasıl olduğunu, aradaki ilişkileri detaylarıyla ve kaynaklarıyla birlikte ileride anlatacağız.

Medyanın bir başka stratejik önemi de, Birinci Dünya’nın diğer dünyalar için planladığı ideolojik fikirlerin empoze edilmesinde en önemli vasıta olmasıdır. Tv kanallarındaki dizilerde işlenen tüm konular alternatifsiz onların bizlere empoze ettiği yaşam biçinmlerini ele alır. Neredeyse hepsi birbirinin kopyasıdır. Hiç birisinde alternatif bir görüş veya duruş yoktur.  Hepsi sistemle barışıktır. Ne kendini ne sistemi sorgulayan tek bir karakter yoktur. Hiç birinin felsefi bir derinliği yoktur. Öğreticiliği yoktur. Güldürü programları pespayelikte birbiriyle yarışırlar. Hiç birinin ‘Gerçek Dünya’ ile bir ilgileri, ilintileri yoktur. Bir de tüm bu rastgele(!) seçilmiş, öylesine(!) eğlenmek amaçlı yapılmış bu programlar, nedense sistematik bir biçimde muktedirlerin gönüllü köleleri için tasarladığı yaşam biçimilerinin yapı taşlarını oluştururlar. Her birinin kendine has bir görevi ve işlevi vardır. Her biri toplumsal kültürün doldurması gereken bir boşluğu doldurur. Yaşamın tüm zamanları ve tüm mekânları onlar tarafından doldurulmuştur. Kendinizle baş başa kalmak için bile epey bir çaba sarf etmeniz gerekecektir. Onlar sayesinde kimse düşünmeye, kendini sorgulamaya zaman bulamayacaktır.

Son olarak bir de ‘medya’ Birinci Dünya’nın ürettiği eşyanın diğer Dünyalara reklam edilmesine yarar. Martin Esslin “Televizyon Çağı T. V. Beyaz Camın Arkası” adlı kitabında “-bizim iyi program dediğimiz programlar (tartışma programları da dâhil) aslında seyirciyi iki reklam arasında tutabilmek için vardır.” der. Üretimin sistematiğini, ticaretin sistematiğini yine kendileri geliştirdikleri için bunların reklam stratejilerini de kendileri yapmaktadır. Hangi ürünün sağlıklı(!) hangi ürünün dayanıklı(!) hangi bankanın kârlı olduğunu onlar belirlemektedir. Ve bunu halka duyurmak onların vicdani(!) sorumluluğudur. Ürettikleri hiçbir zararlı üründen ve yaptıkları hiç bir aldatıçı reklamdan hesaba çekilmezler. Yaşadıkları hayattan memnun gönüllü kölelerin böyle bir lüksü de yoktur. Zaten akıllarına da gelmez. Yaşadıkları durumun farkında bile değillerdir. Onlar kendilerine sunulmuş bu bol dizili ve reklamlı hayatların keyfini(!) sürerler.

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.