İSMAİL KAPLAN
İnsanoğlunun şehirler ve medeniyetler kurmaya başlaması ile birlikte hayatın ayrılmaz bir parçasına dönüşen ticaret, özellikle Sanayi Devrimi sonrası yapısal bir değişikliğine uğramıştır. 19. Yüzyılda artan üretim, 20. Yüzyılda üretim bandının icadı ile birlikte zirveye ulaşmış ve artık tüketimin de artması gerekliliğini getirmiştir. Zira her ürün bir tüketici bulmalıdır. Oysa geleneksel üretim, ihtiyaca yönelik bir üretim anlayışını temsil etmekteydi.
20. yüzyıl ile birlikte pazarlama stratejileri değişmiş, artık küçük markaların bulunduğu küçük pazarlardan, küresel markaların söz sahibi olduğu sınırsız pazarlara geçilmiştir. Bu da beraberinde tektipleşmenin gelişmesini getirmiştir.
McDonaldlaştırma Kavramı
Kitaba ismini veren McDonaldlaştırma kavramı, Weber’in Akılcılaştırma kavramına dayanır. Akılcılaştırma kavramını bürokrasinin yapısı ile tanımlayabiliriz. Bürokrasi, çok sayıda görevi yerine getirmek için verimli bir yöntemdir. Aynı zamanda bürokrasi, yapılan işin miktarının sayımını kolaylaştırır. Diğer yandan son derece katı kurallar sebebiyle bürokrasiler son derece öngörülebilir yapılardır. Son olarak bürokrasiler, denetimin de kolayca yerine getirilmesini sağlamaktadır.
Bu dört kavram, yani verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim, günümüz ticaretinin ve küresel markalarının sıkı sıkıya bağlı olduğu kurallardır. Örneğin kitabın isminde de geçtiği ve bu konuya güzel bir örnek olduğu için McDonald’s’ı ele alalım. McDonald’s dünyanın birçok ülkesinde ve şehrinde mağazaları bulunan, franchise yöntemi ile yayılan bir fast food zinciridir. Akılcılaştırma kavramının temelleri üzerinde McDonald’s’ın avantajları:
- McDonald’s mağazalarında servis işlemleri self servis usulüyle yapılır. Yani müşteri kasaya gider, ücretini öder, yiyeceğini alır, bir masada yedikten sonra çöplerini de çöp kutusuna atarak mağazadan çıkar. Bunun kurum için avantajı, bu işleri yapacak ekstra bir çalışana ihtiyaç duymamasıdır. Dolayısıyla bu sistem verimlidir.
- McDonald’s mağazalarında dünyanın neresine giderseniz gidin yiyeceğiniz şeyler birbirine benzerdir. Buna, hamburgerin içindeki köftenin çapı ve patateslerin adedi de dâhil. Böyle bir ortamda yediğiniz hamgurberin kalitesine ve lezzetine değil, büyüklüğüne bakılır. Yani McDonald’s hamburgerleri arasında lezzet olarak değil fakat boyut olarak fark vardır; Çocuk Menüsü veya BigMac Menü gibi.
- Dünyanın herhangi bir yerinde bir McDonald’s mağazasına gittiğinizde göreceğiniz şeyler birbirine çok yakın ve çoğunlukla aynı şeyler olacaktır. Menülerde sadece çok küçük yerel değişiklikler yapılabilir fakat yiyeceğiniz bir hamburger, dünyanın başka bir noktasında bulunan bir McDonald’s mağazasında yiyeceğinizden farklı olmayacaktır. Bu durum bir öngörülebilirlik sağlar. Yani müşteri, İstanbul’da, New York’ta, Tokyo’da veya Kahire’de bir McDonalds’a gittiğinde bu şehirlerden birinde olduğunu değil, bir McDonalds mağazasında olduğunuz hisseder. Konunun tektipleşme ile ilgili olan asıl yönü buradan kaynaklanmaktadır.
- McDonalds mağazaları; masaların düzeni ile, etraftaki ilanlar ile ve hatta duvarların rengi ile müşteri üzerinde bir denetim kurar. Tüm bu işaretler müşteriye “bir an önce hamburgerini ye ve çık” mesajı vermektedir.
Yukarıda verilen tüm örnekler yalnızca McDonald’s mağazaları üzerinden verilmiştir fakat eğitim, sağlık, spor gibi hayatımızın birçok alanında örneklerini görmek mümkündür.
Tektipleştirme
Tektipleştirme; moda ve siyaset başta olmak üzere birçok alanda kullanışlıdır. Örneğin büyük bir giyim markası, seri üretim yolu ile çok ucuza gelecek bir giysiyi, dünyanın birçok farklı noktasında çok sayıda müşteriye satabileceği için, fazla sayıda üretmekte ve dağıtmaktadır. Dolayısıyla daha az masraf ile daha fazla kâr etme imkânı bulmaktadır. Siyasi anlamda ise kültür ihracı yoluyla tektipleştirilen insanlar bir zaman sonra aynı şeyleri okumakta, seyretmekte ve düşünmektedirler. Dolayısıyla aynı propagandaya maruz kalan bu kitleleri bir siyasi konuya ikna etmek hiç de zor olmamaktadır.
Sonuç
Peki, akılcılık kavramı ile tanımlanan bu özellikler gerçekten de akla uygun mudur? McDonaldlaştırmanın en büyük zararı aslında insansızlaştırma olmaktadır. Her şeyin öngörülebilir ve sayılabilir olduğu bir dünya, insanların değil, makinelerin dünyasıdır. Makineler tek tip düşünür ve hesap yapar. Oysa insan, sosyal bir varlıktır ve insanı etkileyen birçok farklı olgu bulunmaktadır. McDonaldlaştırma ve tektipleştirme işte bu olguları törpüleyerek insanları daha basit ve sıradan hayatlara mecbur kılmaktadır. Dolayısıyla insanlar daha az düşünmekte, daha az üretmekte, çok fazla tüketip, sürekli itaat etmektedirler.